Whatsapp

0312 284 86 76 0544 847 28 47

tepe-prime-logo
Home / Corona Günlükleri  / Dünyanın En Kısa Hikayesi: Ektiğini Biçeceksin !

Bize Ulaşın

    Adınız (*)

    Epostanız (*)

    Telefon (*)

    Mesajınız

    Dünyanın En Kısa Hikayesi: Ektiğini Biçeceksin !

    covid-19 corona günlükleri

    Corona Günlükleri

    Dünyanın En Kısa Hikayesi: Ektiğini Biçeceksin !

    Kuraldır. Sadece yaşamda kalmanın gerektiği durumlarda kazanılmış olan iyi ve yüksek yaşam standartları önemini kaybeder hatta geçersizleşir. Tıpkı bugünlerde içinde yaşadığımız hatta zorunlu maruz bırakıldığımız bireysel ve toplumsal kısıtlanmalarda olduğu gibi. Bırakın basitçe bir spor yapabilmek veya yemek için dışarı çıkmayı seyahat, alışveriş ve tüm ziyaretler bile engellenmiş durumda. Bu anlamda toplumun tamamı engelli oldu diyebiliriz. Tüm insanlık yok saydığı milyonlarca engelli insanın sosyal ve ruhsal dünyasına ait zorlukları sıkıntıları deneyimliyor. Hastalar bile hayatlarıyla rus ruleti oynarcasına bir de bu corona virüsle karşılaşmamak için hastaneye gitmekten, gidip ilaç yazdırmaktan çekinir oldu.

    Küresel ekonomi dibe vurmuş, eğitim durmuş tüm okullar kapalı, yakın geleceğe ait planlı program ve etkinliklerin tamamı akıntıdaki kalaslar gibi belirsizliğe bırakılmış. Arka planda kaygı müziğinin eşlik ettiği “skor tutan” televizyon programlarının, denetimsiz kontrolsüz “viral” sosyal medya iletilerinin, yaklaşan tehlike ve yaşanan gerilimden beslenen kaos değirmeninin çarklarına su taşımaktan başka yapabildikleri bir haber/bilgi aktarma becerisi de kalmamış görünüyor.

    Uzun zamandır ne sanat, kültür, spor ne de insan için geleceğe umut olacak güzel haberler alabiliyoruz. Cenazeler bir iki kişiyle kaldırılıyor, yollar meydanlar boş, mabetler sessiz. Bir de tercihleriyle itibarını mahvetmiş, toplumuna kahretmiş, üretkenliğini kaybetmiş müptezellerin “bu yaşananlar daha başlangıç” diyerek yanan ateşi körüklerken kendi infernolarına davetiye çıkaran malefik yorumlarına muhatap olma riski taşıyoruz. Zor eşik aşıldığında dünya üzerinde yaşanan bu kaostan etkilenen her toplumda, bu ortak kadersel deneyimi kendince yaşayan tüm bireylerde gelecek hakkında olduğu kadar mutlaka kendilik bilincinde büyük kırılma ve dönüşümler olabileceğini tahmin edebilmek zor olmasa gerek.

    Çok abartmıştık evet. Gösteriş arzumuz ve hırsımız yetin(ebil)meyi unutturdu. Yemeğimizi bile tecavüz eder gibi yemeye başlamıştık. Herkes köşeyi dönüp daha çok borçlanmak için çalıştı. Herkes hemen ertesi gün patron olmaya çalıştı. Dünya kaynaklarını, doğal mirasımızı, insanı ve kutsal emeğini aksırıncaya, tıksırıncaya kadar sömürdük ve tükettik. Ne çocuk dedik, ne yaşlı saydık, ne tarih dedik ne de bir aman. Yedik geçtik. Ezdik geçtik. Bastık geçtik. Sildik geçtik.

    Devasa çiftliklerinde etleri için hayvanları, bankacılık ve finans sistemiyle emeğiyle çalışan insanları köleleştirdik. Onları, onlara rağmen evet onlarla kandırdık. Yerin altını üstüne getirdik. Nerede değerli bir maden, petrol gaz var üzerinde yaşayan halkları birbirine düşürdük, onları kendi aralarında bitmeyen savaşlara ittik, doğal zenginlikleriyle yetinmedik geleceklerini gasp ettik. Toprakları yanında hayallarini, umut v çocuklarını kirlettik. Denizlerde temiz canlı, gökyüzünde özgür kuş bırakmadık. Tüm bunları gerçekleştirirken işin en kolay kısmı; toplumları masal, film ve hikayelerle uyuturken, korkularla yönlendirmek oldu.

    Evet corona virüs ve her kişinin yaşadığı endişe dolu bu sağır edici belirsiz sessizlik, insanoğlunun önlenemez yıkıcı açgözlülüğüne son bir “dur” çağrısıdır. Artık bu gezegene fazla geliyoruz, metastaz yapar gibi her noktaya kontrolsüzce yayılıp var olan kadim kültürleri, yaşam türlerini, tarihi değerleri acımasızca yağmalıyor, yok ediyoruz. Bir virüs gibi içimizde besleyerek büyüttüğümüz bu yaklaşımın, şu an dışarda savaşını verdiğimiz yaşam söndüren corona denilen virüsün çalışma biçimiyle birebir aynı olduğunu görmemiz gerekiyor. Her insan kendi içinde yaşattığı kendi “koronasıyla” artık yüzleşmeli. Bu gerçek, bilgi eksikliğinden, mitolojik bir kahramandan, kutsal kitap kehanetlerinden veya ışığın (kaçınılmaz olarak) var ettiği kendi gölgesinden oluşmadı. Bizzat üzerinde dikkatle çalışılarak, önceki formları güncellenerek, her birimizin toplumsal ortak bilincinde DNA’larımıza ince ince işlenerek nesilden nesile sabırla iletilerek geliştirildi. Bu durumda bir kanser veya virüs hücresiyle pazarlık yapamazsınız. Onunla mücadele ederken diplomatik kanalları kullanamaz, ona düşünme süresi veremez, yaşam hakkı öneremezsiniz. Savaşacaksınız. Kaçamazsınız.

    Bu ertelenemez ve geçiştirilemez görev, “kendinizi var etme” kararlığımız kadar değerlidir. Sahip olduğumuz tüm kazanımları/kaynakları kullanma ve tüketme pahasına içimizdeki bu “patenti bize ait” virüsle tam da “şimdi ve burada” savaşma zamanı. İçimizdeki kadim sokaktaki yeni nesil “corona virüs” için aşı hazır. Kendisine tek yaşama şansı veren bir konakçı ve/ya taşıyıcı olmayın. Yeterli.

    Nedim Sarıfakıoğlu

    29.03.2020, Ankara

    Doç.Dr. Nedim Sarıfakıoğlu

    <h3 style="text-align: center; color: #232323 !important;">Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi</h3> <strong style="width: 100%; display: block; text-align: center; color: #fff !important;">Soru / Mesaj Gönderin</strong>




      Estetik Check-Up'tan geçmek İstiyorumEvetDaha Sonra

      X
      CHECK-IN